Alerji tedavilerinde Biorezonans
Günümüzde alerji çeşitliliğinin yaygınlaşması ve etkilenen kişi sayısının belirgin artması ile alerji yepyeni bir boyuta ulaşmıştır. Gelişen teknolojinin ve tıbbi cihazların alerji çeşitliliğini belirlemede ve alerji kavramını yeniden ele almada ciddi katkısı olmuştur.
Koruyucu hekimlik, bitkisel tedaviler, akupunktur, homeopati, bütünsel tıp, fonksiyonel tıp ve tamamlayıcı tıp gibi geleneksel ve kadim yaklaşımları, günümüzün teknolojisi ile harmanlamak bambaşka bir sağlık anlayışını doğurmuştur. Klasik veya modern tıp yaklaşımına karşı olmayan ve onun tamamlayıcısı, destekleyicisi durumunda ki bu yaklaşımlar ve tedavi modaliteleri doğru ve yetkin kişiler tarafından kullanıldığında ‘’tedavi’’ kavramlarına ciddi katkılar sunmaktadır. Gelişen teknoloji bir yandan daha ileri teşhis ve tedavi imkânları sunarken bir yandan da yeni hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Bunun en yaygını nitekim alerjilerdir. Alerji normalde zararsız olan maddelere karşı kişinin veya organizmanın verdiği hatalı veya abartılı tepkidir. Batılı yaşam biçimi, stresli hayat, gıda katkıları, ilaçlar, radyasyon, maruz kalınan manyetik alanlar, sağlıksız ve hızlandırılmış tarım, sanayileşmiş şehirlerde yaşam ve hatta aşılar alerji çağına davetiye çıkarmıştır.
Toplumda hızla gelişen sağlıklı yaşam bilinci, sağlık farkındalığı, alternatif ve kadim yöntemlere yönelme karşısında, klasik tıp bir bocalama ve zamansız yakalanma dönemi yaşamıştır. Klasik tıp hekimleri olarak, bilimsel çalışmalar ve kılavuzlar doğrultusunda tedavi uyguluyor olmamız, tabi ki sorgulanamaz ve her zaman öncelikle uygulanması gereken yöntemlerdir.
Ama dünya tarihinde ilk defa tabandan, halktan gelen bir baskı ile klasik tıp, tamamlayıcı tıp ile istemeye istemeye de olsa arkadaş olmak ve iyi geçinmek durumunda kalmıştır. Bundan kazançlı çıkan doğal olarak insanlar olmuştur. İlaç endüstrisinin istemediği bir süreç onların beklemediği bir hızda modern tıp tedavi modalitelerinin içerisine girmiş ve gün geçtikçe de kendine daha çok yer edinmeye başlamıştır. Endüstriyel tıp tarihi 60-70 yıllık bir geçmişe sahipken geleneksel ve tamamlayıcı tıp yüzyılların birikimine sahiptir. Geçmişin derinliklerinden gelen tedavi yöntemleri, modern teknoloji ile birleşerek hastalıkların teşhisi ve tedavi konusunda modern tıbbın tıkandığı noktalarda yeni yollar açmış hatta köprüler kurmuştur Halktan gelen bu alternatif yol /tamamlayıcı tedavi arayışları karşısında modern tıp bir an önce harekete geçip bu tedavileri tıp eğitimine dâhil etmesi elzemdir. Yoksa çok çok zor şartlarda kazanılan ve okunan tıp fakültelerindeki eğitim, çağın ihtiyacından uzaklaşacak daha da korkuncu bu başarılı ve başarısı ispat edilmiş geleneksel tedavi yaklaşımları eğitimsiz insanların şarlatanlık alanı olacaktır. Öze dönüş, daha az kimyasal ile tedavi, doğal yöntemlerle temelden kökten çözüm üretme aslında Hipokrat’ın önce zarar verme öğretisinin ilkelerindendir. Bütünsel tıp, kliniğimizin tedavi yaklaşım tarzıdır. Bu geniş bakış açısını; klasik ve modern batı tıbbı bilgileri, fonksiyonel tıbbın kök sebepleri araştıran yaklaşımı ve enerji tıbbının modern ve kapsamlı uygulamalarının birlikteliği oluşturur. İnsanı, ruh-beden-zihin olarak bir bütün görür ve yaklaşımını temelden, özden başlayarak uygulamayı benimser. Enerji tıbbı uygulamaları nerdeyse son 50 yılın keşfidir. İçerisinde tüm alternatif tıp uygulamalarının günümüze kadar gelen bilgi ve tecrübelerini barındıran, tamamlayıcı tıp uygulamalarının son ürünüdür. Kuantum ve enerji çağında yaşadığımız düşünülürse, tıbbında enerji tedavileri üzerinden şekilleneceği ve gelişeceği çok muhtemeldir. Bu nedenle enerji tıbbına geleceğin tıbbı da diyebiliriz. Çok yeni bir alan olması keşiflere ve buluşlara açık olması, önce ki yaklaşımlarla kombine edilmesi en büyük avantajını oluştururken, statükoya alternatif olması sebebiyle de karşılaştığı direnç ve kabullenilmeme en büyük dezavantajını oluşturur.
Kliniğimizde, bütünsel tıp ile kombine ettiğimiz enerji tıbbı yaklaşımı, klasik batı tıbbından farklı bir perspektif sunar. Bütünsel tıp yaklaşımı hastalıklarla ilgilenmek yerine kök nedenlere yönelir. Klasik tıbbın vücudu organ gören indirgemeci ve parçalayıcı yaklaşımının tersine sistemin tamamına bakar. Hastalık yoktur hasta vardır düşüncesi ile bireyselleştirilmiş terapi protokolleri uygular. İyileşmeyi bağışıklık sistemin tamir mekanizması gibi görür ve iyileşmenin önünde ki engelleri tespit ve tedavi etmeyi seçer. Sorumluluğu hasta ve hekim arasında paylaştırır. Oysa klasik tıp da sorumluluk tamamen hekime bırakılmış ve iyileşmenin yapılan tedaviler neticesinde olduğu düşünülmektedir. Bunun gibi birçok temel noktada klasik tıp yaklaşımı artık bütünsel tıp yaklaşımının gerisinde kalmış ve günümüzde bizim gibi düşünen hekimler, klasik tıp uygulamaları ile bütünsel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarını çoğunlukla birlikte kullanır olmuştur.
Biz bu amaçla alerji tedavisinde Biorezonans tedavisini, fonksiyonel tıbbın bütüncül yaklaşımını ve klasik modern tıbbın son gelişmelerini harmanlayarak bir hizmet sunuyoruz. Biorezonans tedavisi ve alerjide yapılan çalışmalarla alakalı aşağıda bıraktığım linklere göz atabilirsiniz.
Kliniğimize Alerjik yakınmalarla başvuran hastalarda nasıl bir yol izliyoruz?
Danışanımızdan anamnez formunu doldurmasını istiyoruz. Hastalık öyküsünü alıyoruz.
Daha sonra biyokimyasal ve alerjiye yönelik kan testleri ve gerekirse cilt prick testlerini çalışıyoruz.
Biorezonans yöntemi ile aşağıdaki listeyi tarıyoruz.
Bu testler sonrasında alerji/hassasiyet ve vücuttaki toksik yükleri, kronik mantar paraziter enfeksiyonları tespit ediyoruz. Hastaya sonuçlara uygun bir şekilde diyet değişikliği ve beslenme planı çıkarıyoruz.
Biorezonans seanslarımız haftalık olarak planlıyoruz. Ortalama 8-12 seans çalışıyoruz.