Sindirim sistemi yenilen besin maddeleri su mineraller ve diğer esansiyel faktörlerin emilmesinden sorumlu olup bedenin her yerindeki metabolik olayların düzenlenmesi ve tümleştirilmesinde merkezi bir yer işgal eder. Mide- Barsak (Gastro-İntestinal Sistem, GIS) her ne kadar mide ve barsak kelimelerini içersede tüm sistem bundan çok daha fazlasıdır.
Sindirim Sistemi çok önemli nöron ağı olan Enterik Sinir Sisteminin kontrolündedir. Tüm barsak sistemi ortalama 9 metredir. Bağırsakların içi yani boşluğu (Lümen) teorik olarak vücudun dışı sayılabilir.
Yiyeceklerin çoğu mide bağırsak kanalında bağırsak epitelini aşma becerisi olmayan protein ve polisakkaritler gibi makromoleküller halinde iri tanecikler halinde girer dolayısı ile yenilen yiyeceklerin emilebilmesi için önce suda çözülmesi ve küçük moleküller yıkılması zorunludur. Vitaminler ve mineraller gibi küçük besin maddelerinin yıkılmasına gerek yoktur ve bunlar epiteli bir bütün halinde aşabilir.
Sindirim sisteminde gerçekleşen dört temel olay: Sindirim, Salgılama, Emilim ve Hareket (Dışkılama)
Sindirim sistemi otoimmun hastalıklardan tutun, alerjiler, nöropsikiyatrik hastalıklar, romatizmal hastalıklar ve hatta kanserlere kadar birçok hastalığın gelişimde kritik rol oynar. İyi bir sindirim sistemi iyi bir bağışıklık sistemi iyi bir ruhsal denge demek. Bağırsak sağlığı tüm vücudun sağlığı için nerdeyse en birincil gereklilik. Bu sistemi anatomik ve fizyolojik olarak tanımak sizlerin iyileşme yolculuğunda çok katkısı olacaktır. Öncelikle iyi olmayan bir bağırsak sağlığı derken neleri kastediyoruz. Aşağıdaki maddelerden kaç tanesi sizde var ?
Kabızlık veya ishal, Adet düzensizliği, Gaz, şişkinlik, geğirme, Akne, rozasea, egzama, ürtiker, Mevsimsel alerjiler, Kilo alma, kilo verememe, Astım, Kronik öksürük, Mide ağrısı, Bulantı, kusma Burun tıkanıklığı, Fibromiyalii, Kronik yorgunluk, Tiroit dengesizliği, Baş ağrısı, Artrit, Eklem ağrısı, Sersemlik, Sık hastalanma, Anksiyete, depresyon, Dikkat eksikligi, konsantrasyon güçlüğü, Kan sekeri dengesizliği Hormonal dengesizlik.
Yukarıda durumlardan herhangi biri sizde varsa bağırsaklar için lütfen bu bölümü dikkatlice okuyup uygulamaya koyun.
Mide Barsak sisteminde yemek borusunun ortasından anüs çıkışına dek benzer bir yapı vardır. En üstte tek katlı epitel hücreleri ve bu hücrelerin yaptığı iç ceplenmeler: lümene Asit, enzim, su, iyon ve mukus salgılayan ekzokrin hücrelerini oluşturur.
Epitelin hemen altında kan damarlarının sinirleri lenfatik damarları içeren bir bağ dokusu olan lamina propiya bulunur. Mukoza, epitel, lamina propiaa ve bunun altındaki muscularis mukozada oluşur.
Mukozanın hemen altında büyük kan ve lenfatik damarları ayrıca submukozal pleksusus içeren submukoza bölümü mevcuttur. Submukozanın hemen altında muskularis externa yer alır bu yapı mide bağırsak sisteminin hareketinden sorumludur. En dış yüzeyinde bulunan seroza bu organları karın boşluğuna bağlar. İnce bağırsağın total yüzey alanı yaklaşık 300 metre karedir. Tüm ince bağırsağın epitel katmanı beş günde bir yenilenir. Ölen hücreler lümene salgılanır ve bu da sindirimi kolaylaştırır. İnce bağırsak eptelinin en dış yüzeyinde ki yapılara villus denir. Villus yüzlerce mikrovillustan oluşur bu özellik lümenin yüzey alanını belrigin olarak arttırır.
Bir villusun genel yapısını incelediğimizde yağ emiliminde önemli bir görevi olan Laktealleri görüyoruz. Yağın büyük bölümü lakteallere girer ve lenfatik sistem aracılığıyla ductus torasike ulaşır.
Bağırsaklardan emilen besin maddeleri direk sistemik kan dolaşımına geçmez bunun yerine karaciğer portal damar sistemi ile karaciğeri taşınır.
Lakteallerin aksine emilen besin maddeleri öncelikle karaciğeri uğrar ve karaciğer tarafından metabolize edilir(zehirsizleştirme- Detoks).
Mikrovillusların yüzeyinde karbonhidratları parçalayan enzimler bulunur. Bu yapıların ağır metal glüten lektin ve bakteriyel toksin gibi toksik ajanlarla hasara uğraması laktaz enziminde de hasara sebep olur.
Tükürüğün Faydaları:
1-Besinleri yumuşatır, ağzı nemlendirir.
2- Tükürüğün pH'sının bikarbonat içeriği nedeniyle hafif asidik olmasını sağlar.
3- Klorid, Tükürük amilazını aktive eder.
4- IgA sayesinde Anti bakteriyel etki sağlar.
5- Bakterilere karşı koruyucu etkinlik sağlar, dişleri ve mukozayı korur.
6- Mukus oluşumuna yardım eder.
7-Besinleri kayganlaştırır, yutmayı kolaylaştırır, asit ve bazların tamponlanmasına yardım eder.
8- Fosfatlar, Tükürüğün pH seviyesini ayarlar
9 Lingual Lipaz, Karbonhidrat sindirimini baslatir.
MİDE
Günlük mide salgısı 2.5 litre arasında olup Ph dengesi1.5-3 arasındadır. Midedeki en önemli salgı Pepsindir. Pepsinin aktif olmayan hali pepsinojen midenin kendi kendine sindirmesini önlemek amacıyla enzim öncüsü olarak salgılanır mideye gıda geldiğinde yeteri kadar asit varsa pepsinojen pepsine dönüşür protein sentezi başlar.
Midedeki gıdalar ve enzimlerle birleşmiş yarısı bu kıvama kimus adı verilir. Midenin farklı bölümlerinden pekçok salgı mide lümenine salgılanır. Bunlardan en çok bilineni ve en önemlisi parietal hücrelerinden salgılanan Hidroklorik asittir. Antral bölgeden salgılanan gastrin asit salgısını sekiz kat pepsinojen salgısını 2-4 kat artırır. Mide salgısındaki hidroklorid oranı kan biyokimyasından 3 milyon kat daha fazladır.H nin kaynağı CO2 dir.Bu işlemi Karbonik anhidraz enzimi gerçekleştirir.
Pepsin asidik ortamda aktive olur proteinleri parçalanmasında, kolejinin sindirilmesinde vitamin ve minerallerin açığa çıkarılması ve emilmesinde son derece etkilidir. Polisakkarit (karbonhidrat) ve yağ, asitte önemli ölçüde çözünmezler.
Midedeki bu asit ortam dışarıdan gelen patojenlerin parçalanması ve yok edilmesi için elzemdir bu açıdan yanlış ve uzun süre kullanılan mide koruyucu ilaçlar midenin bu görevini yapmasını engeller. Aynı zamanda kronik B 12 vitamini eksikliği tablosuna neden olabilir. Klasik B12 ölçümü yerine kanda homosistein ve idrarda metilmalonik asit ölçümü bize bu konuda daha doğru sonuçlar verir.
Mide asit yetersizliğinden dolayı yetersiz bir sindirme uğrayan proteinler bağırsak bağışıklık yapıları tarafından tespit edilerek aşırı bağışıklık yanıtına dolaysıyla gıda intoleransları ve hassasiyet tablolarına yol açabilir. Bunun yanında IgE aracılı ve nonIgE aracılı gıda duyarlıkları ve alerjilerle de ilişkili bulunmuş ayrıca midedeki pH dengesini bozmak SİBO tablosuna da neden olabilir.
Yine mide Asit yetersizliği ve mide koruyucu ilaçlar bir çok mineral ve vitamin eksikliklerini neden olabilmektedir. Özetle mideden incebağırsağa feçen kimüsün asidik ve enzim yönünden zengin olması hayatidir.
Mideye bir Besin girdiğinde;
1-Mide yüzeyi gerilir. Gerilme G hücrelerine gastrin salgılamaya başlama sinyali veren sinir lifleri tarafından algılanır
2-Gastrin asit sorgulatmak için pariyatel hücreleri uyarır. Uyarı ECL hücrelerinden histamin salgısınıda uyarır. Pariyetal hücrelerden ayrıca intrinsik faktör salgılanır.
3- Gastrin pepsinojen salınımını uyarır.Yeterli asit varlığında pepsine dönüşür.Phnın 2.5 altında olması gerekir.
4- Gastrin mide kaslarını çalkalamaya ve öğütmeye başlar.
5- Kimüsün asist içeriği antral D hücrelerinden somatostatin salgılanmasını uyarır. Somatostatin gastrin salınımını inhibe eder.
6- Bu sırada mide-duedonal bileşke civarından sekretin salgılanır ve sekretin pankreastan bikarbonat salgılanmasını uyarır.
7- İnce bağırsaktan salgılanan kolesistokinin safranın salgılanmasını uyarır.
Özetle Mide Asitinin Önemi:
1-Protein Sindirimi – Pepsinin aktivitesi için Phn2.5 altında olmalı
2-B12, Demir, vitamin ve mineral emilimi
3-Pilor sfinkteri açılmaz ve mide içeriği basınç oluşturarak REFLÜ gelişir.
4-Pankreas enzimlerinin salgılanması uyarılmaz.
5-Sindirilemeyen gıdalar, geçirgen bağırsakta gıda alerjilerine ve intoleranslarına neden olur
6-Bağışıklık sisteminin aşırı uyarılmaıs antikor üretimine neden olarak romatizmal hastalıklara zemin hazırlayabilir.
7-Yetersiz amino asit sindirimi nedeniyle esansiyel amino asitler eksilir. Triptofan, Fenilalanin, Valin gibi a.a serotonin, dopamin gibi hormonların temel yapı birimleridir. Dolayısıyla depresyon gelişimişne neden olur
8-Mideye gelen mikropların öldürülmesi.
9-SİBO gelişimini önler.
Mide Asiti Neden Azalır?
1-İnflamatuar çöp gıdalarla beslenme; Yüksek glisemik endeks, süt şeker un ve katkı içerik
2-Proton Pomba inhibitörü kullanmak.
3-Hızlı yemek, az çiğnemek, yemek sırasında bol sıvı almak
4-Helicobakter pilori, Mayalar, Parazitler
5-Çinko eksikliği
6-Ağır metaller, Toksinler,
7-İlerleyen Yaş
8-Gıda alerjileri ve intoleranslar
Mide asitini nasıl Düzeltiriz?
1-Size hassasiyet olan gıdaları tespit edebilmek. Bunun için hem biorezonans tarama testini hem de kandan yapılan gıda intolerans testlerini yaptırmalısınız
2-Fermente lahana ve pancar gibi doğal probiyotikler.
3-Yemeklerden 10-15 dk önce bir yemek kaşığı veya tatlı kaşığı SİRKE, SUYA karıştırarak veya karıştırmadan veyahut da salataya ekleyerek tüketebilirsiniz. Sirke midenin asidik, icce bağırsağın ve vücudun alkali olması için müthiş bir besin.
4-KC yükünü azaltıp safra salgısını destekleyecek beslenme (turp karahindiba kereviz roka koyu yeşil yapraklı sebzeler ve enginar)
5- Aşırı yemekten, nikotin kafein alkol ve sitrikasit içeren meyve sularından uzak durulmalıdır.
6-Pancar, kinoa, ıspanak, tavuk göğsü, tatlı patates betaince zengindir. Betain HCI, pepsin içeren takviyeler kullanılabilir.
7-Yemekten önce ve sonra bir saat içinde ve yemek sırasında su tüketilmemelidir
8-Yiyeceklerin ve içeceklerin çok sıcak ve çok soğuk olmamasına dikkat edilmelidir.
9-Sağlıklı pişirme teknikleri kullanılmalı kızartmadan kaçınılmalıdır.
10-Aşırı stresli gergin bir ortamda yemek yemeyin.
11-Betain HCI, pepsin, L-Glutamin, BetA Karoten, Çinko, Omega 3, NAC, Probiyotikler. DGL Meyan kökü, Zeytinyağlı kudret narı,Tıbbi Papatya, Zencefil kullanılabilir.
Betain HCL + pepsin birlikte kullanılırken dikkat edilmesi gerekenler; Ülseriniz varsa kullanmayın. NSAİİD alerjisinde kullanmayın ve son olarak probiyotiklerle birlikte kullanmayınız.
HELİKOBAKTER PİLORİ TEDAVİSİ İÇİN KULLANILACAKLAR
1-Lifli, pro ve prebiyotik ağırlıklı beslenme. Omega 3 yağ asitleri.
2-Bronkoli ve lahana, sularıyla
3-Yulaf lapası ve Muz
4-Papatya Çayı
5-DGL Meyan kökü.
6-C vitamini
7-D Vitamini
8-Çinko Karnozin
9-Probiyotikler
10-L Glutamin
11-Çörek Otu Yağı
12-Kurkumin
13-Aloe Vera
İNCE BAĞIRSAK
2.4 cmlik çapı olan ince bağırsağın ilk 20 – 30 santimlik bölümü duodenum sonraki 2.5 metrelik bölümü Jejenum ve son bölümü 3,5 metre uzunluğunda ki ileumdur. Barsak karından çıkarıldığında kas tonusünü kaybedeceği için 2 katına çıkar. Karın içinde yukarıdaki ölçülerin yarısı kadardır. Mideden gelen kimus asidikse oniki parmak bağırsağından kolesistokinin ve sekretin salgılanır. Ph 3.5-4 bu ortamın çalışması için idealken 5 üzerindeki bir ph da pankreas uyarımı bozulur.
Onikiparmak bağırsağından salgılanan sekreterin Pankreası uyararak bikarbonat salınımını tetikler ve karaciğerde ki safra içeriğinin alkalileştirme sürecini destekler. Bu bölgeden salgılanan diğer bir hormon olan Kolesistokinin hem karaciğer safra üretimini hem de safra kesesini kasılmasını sağlayarak safra akışına destekler.
Safra,HCO3, safra tuzları safra pigmentleri ve kolestrol fosfolipitlerinden oluşur.Safranın yağların sindirimini ve emilimini olan katkısının ötesinde bağırsak hareketlerini düzenlenmesinde bağırsak mikrobiyal dengesinde bağırsak PH düzeyinin alkali durumun korunmasında ve bazı metabolik yıkama üründen atılmasında büyük rolü vardır.
SIBO da ince bağırsak düzeyindeki bakteriyel çoğalma bakteri kaynaklı bir Enzimatik reaksiyon sonucu safra tuzlarının bozulmasına ve büyük miktarlarda safranın veya yağ asidinin dışkıyla atılmasına yol açacaktır.
İnce bağırsak da monosakkaritler ve aminoasitler bağırsak epitel hücreleri zarlarında ki özgül taşıyıcı aracılığı olaylarla emilirken, yağ asitleri bu hücrelere esas olarak sızma yoluyla girer.
SIBO: İnce Bağırsaklarda olmaması gereken aşırı bakteri çoğalmasıdır. İnce bağırsağın ilk bölümleri yağların proteinlerin karbonhidratların vitamin ve minerallerin emiliminin büyük kısmının tamamlandığı bölümdür bu açıdan buradaki bir bakteriyel kolonizasyon tüm sistemi derinden etkiler.
Tam sindirilememiş gıdalar, ağır metal yükü, dış kaynaklı toksikler, gıda katkıları tarım ilaçları kimyasallar Candida mantarı gibi mikrop kaynaklı toksinler, basit işlenmiş karbonhidrat ağırlıklı beslenme yetersiz mide asidi yetersiz sindirim enzimleri psikolojik faktörler virüsleri ve bağırsak bittiğinde hücrelere hasara neden olur.
SIBO oluşumuna neden olan faktörler:
Mide asidi düşüklüğü
Stres
Çölyak hastalığı:
Crohn Hastalığı
Geçirilmiş bağırsak operasyonu (yapışıklıklar, endometriyozis, sezaryen, kolesistektomi)
Tip 1 ve Tip 2 şeker hastalığı
Çok kez antibiyotik kullanım öyküsü
Alkol kullanımı
Karaciğer, pankreas, böbrek fonksiyon bozukluklar
SIBO' da yaygın görülen semptomlar şunlardır:
Karın ağrısı, karında huzursuzluk
Şişkinlik hissi ve karında gerginlik
İshal (Sıklıkla hidrojen üreten bakterilerle ilişkili)
Kabızlık (Genel olarak metan ve hidrojen sülfür üreten bakterilerle ilişkili)
Gaz ve geğirme
Ağız kokusu
Emilim sorunlarına bağlı kilo kaybı ve vitamin mineral eksikliği gözlenebilir.
BAĞIRSAK MİKROPLARI (MİKROBİYATANIN) KATKILARI:
1-Vitamin sentezi (B12 vitamini, folik asit, K2 vita-mini gibi).
2-Hastalık yapma potansiyeline sahip mikroorganizmaların çoğalmasını engelleme.
3-Bağışıklık yanıtın uyarılması.
4-Bağırsak bariyer sisteminin korunması.
5-Kısa zincirli yağ asitlerinin sentezlenmesi (bağırsak hücrelerinin yenilenmesi, beslenmesi, enerji için gerekli yakıtın sağlanması, bağışıklık yanıtının düzenlenmesi
6- toksik ve karsinojenik maddelerin parçalanması, metabolize edilmesi, ağır metal emiliminin askeri düzeye indirilmesi
KARACİĞER
Karaciğer dakikada yaklaşık 1- 2 litre kanı süzer ve detoksifİkasyon işleminden geçirir. Bağırsaklardan gelen bakteriyel içeriklerin, bakteriyel endotoksinlerin antijen antikor bileşiklerin ağır metallerin ve toksik içeriklerin ilk süzme de %99’u temizlenir. Günlük karaciğer yaklaşık 1 litre safra üretir
Zehirlizleştirme süreci iki fazlıdır. Faz1 detoks oksdie-redüksiyon ve hidroliz basamaklarından oluşur.
"Faz 1 reaksiyonu, uzaklaştırılacak toksin, ilaç ve toksik maddeyi ara bir bileşik haline dönüştürür: Ortaya çıkan yağda az çözünür ara bileşikler, oksidatif hasar açısından riskli olabilir, bu nedenle antioksidan kapasitemizin, ortaya çıkan ara ürünleri etkisiz hale getirebilme potansiyeli çok önemlidir. iyi isleyen bir detoksifikasyon sisteminde, Faz 2 konjugasyon ve Faz 3 atılım süreçlerinin sekteye uğramaması ve Faz 1 sonrası ara ürün birikimi olmaması, iyi işleyen bir detoksifikasyon sürecinin altın kuralıdır.
PANKREAS
Pankreas her gün yaklaşık 1,5 litre salgıyı ince bağırsağa gönderir,Lipaz amilaz protez enzimleri üretir. Lipaz safra ile birlikte yağların sindirilmesini sağlar ve yağları ve fosfolipitleri, gliserol veya yağ asitlerine dönüştürür. Pankreastan salgılanan diğer önemli bir salgı amilaz, ağızda başlayan karbonhidrat sindirim sürecinde nişasta ve glikojenin parçalayarak, laktoz, sakkaroz ve maltoza dönüştür.
Pankreas tarafından salgılanan proteazlar; tripsin, kimotripsin ve karboksipeptidazlardır. Proteazların görevi proteinleri en küçük yapı taşlarına kadar yani aminoasitlere kadar parçalamaktır.
Beslenmeden Sonra Pankreeasta neler olur?
-Düşük Ph sahip mide kimusu duedonuma ulaştığında pankreatik sekretin salgılanır. Sekretin pankreas enzimlerinin ve bikarbonat salınımını uyaracaktır.
-Tripsinojen diğer proteazları uyaracaktır. Proteini sindiren enzimler proaktif olarak salgılanırken, amilaz ve lipaz aktif olarak salgılanır. Proteazlar ayrıca bakterilere, mayalara ve mantarlara karşıda savaşır.
Pankreas enzimleri eksiklikleri temel gıda ve vitamin emiliminde sorun yaratacaktır. Özellikle lipaz eksikliği yağların ve yağda eriyen vitaminlerin sindirimini belirgin azaltacaktır.
PANKREASIN SİNDİRİM SİSTEMİNDE Kİ KATKISI
Pankreasın hem sindirim hemde hormonal sistemde görevleri vardır. Sindirim sisteminde salgıladığı enzimler ile Protein, Karbonhidrat ve Yağ sindiriminde etkilidir. Mİde içeriği onikiparmak bağırsağa geçtiğinde yeterince ASİT varsa sekretin hormonu salınır bu da pankreastan bikarbonat salınımına neden olur. Asit yetersizliği varsa pankreastan salgıların salgılanamayacağına dikkat edin.Pankrastan protein sentezi için tripsinojen, kimotirpsinojen ve karboksi-aminopeptidazlar salgılanır. Karbonhidrat sindirimi için amilaz, yağların sindirimi için Panreatik Lipaz salgılanır.
Pankreas aynı zamanda barsak lümenindeki mikropların öldürülmesi yoluyla bağışıklığı destekler.
MİDE BARSAK SİSTEMİNDE OLMAZSA OLMAZLAR: TAKVİYELER
Lif çeşitliliği ve miktarı doğrudan bağırsak mikrop çeşitliliğine yansır . Suda çözünen lifler; elma, baklagiller lahana, kök Sebzeler (pektin) yulaf ezmesi, kuru fasUlye ve baklagillerin içeriğindeki pektin ve gam.
Tam tahıllar, bezelye, kök sebzeler (selüloz) turpgiller, fasülye, köpek, kereviz, ve kuruyemiş tohumları içeriğindeki ‘’selüloz’’ ‘’hemiselüloz’’ ve ‘’lignin’’ suda çözünmeyen lifler grubundadır.
PREBİYOTİKLER: Lahanagiller, turpgiller, yulaf, hindiba kökü ve yaprakları, kuşkonmaz, tatlı patates, muz, kereviz, soğan, sarımsak, yer alması ve kırmızı pancar.
GIDALARIN EMİLİMİ KARBONHİDRATLAR:
Normal beslemenin yaklaşık yarısını karbonhidratlar teşkil eder. Bunların üçte iki kadarı bitkisel kaynaklı nişasta olup geri kalanı çoğu dissakkarit olan sükroz (çay şekeri) ve laktozdan (süt şekeri) oluşur. Diyette monosakkaritler çok az oradan bulunur. Selüloz (lif) ince bağırsaktaki enzimler tarafından sindirilemez ve kalın bağırsaktaki bakteriler tarafından kısmen metabolize edilir. Nişasta sindirimi ağızdaki amilaz ile başlasada %95i ince bağırsaklardaki Pankreatik Amilaz sayesinde olur.
Glikoz en temel monosakkarittir. Glikoz ve galaktoz Laktozu, Glikoz ve glikoz Maltozu ve Glikoz ile Fruktoz Sükroz Disakkaritlerini oluşturur.
İnce bağırsak villüslarına kadar dissakkaritlere kadar parçalanan karbonhidratlar bu mikrovillüslardaki Disakkaridazlar sayesinde monosakkartilere parçalanır. Fruktoz GLUT taşıyıcıları tarafından kolaylaştırılmış sızma yoluyla emilir. Glikoz ve galaktoz Na eşliğinde SGLT ile epitel içine alınır. Epitelden de GLUT vasıtasıyla instertisyel aralığa sonrasında da kana karışırlar.
PROTEİNLER
Proteinler azot kaynağıdır. Günlük ortalama 60-90 asgari 40-50 gram proteine ihtiyaç duyarız. Günlük kalorimizin 1/6 sı proteindir. Proteinler midede pepsin etkisi ile kısmen peptid parçalarına yıkılır. Bu peptit yapılar proteazlar (tripsin, kiotirpsin ve karboksipeptidaz, aminopeptidazlar) tarafından daha ileri yıkıma uğrar. Serbest amino asştler Na aracılı taşıma ile epitel hücresine girer. İnce bağırsağın üst kısımda proteinleri eminimi büyük oranda tamamlanır epitel hücrelerine giren aminoasitler sızma yolu ile interstisyel aralığa oradan da karbonhidratlar gibi kana geçer.
YAĞLAR
Günlük ortalama 70-100 gr yağ tüketilmekte olup bunun çoğu katı yağ (trigliserit) formundadır. Trigliseritler ağız ve mide de sınırlı miktarda sindirime uğrasa da baskın olarak ince bağırsaklarda parçalanır bu işlemi temel olarak pankreatik lipaz gerçekleştirir. Yiyeceklerdeki fosfoliptler ve özellikle safra içindeki fosfolipitler ve safra tuzları toplanmış (agrege olmuş) yağ hücrelerini emülsifiye (alanı genişletir) eder. Fosfolipit hem suyu seven hemde sevmeyen bölümlerden oluşur. İki yağ asiti ve gliserolden oluşur. Emülsifikasyon işleminden sonra miçeller oluşturulur. Barsak epiteline sızan mongliseridler ve yağ asitleri epitel içerisinde yeniden trigliserid sentezinde kullanılır. Bu sentezlnen 1 mikron yapındaki Damlacığa Şilomikron denir. Şilomikronlar sadece trigliseridin değil, yağ asidi, monogliserit, fosfolipit, kolestrol ve yağda çözünür vitaminlerinde emilme yoludur. Burada ki en önemli noktalardan biri şilomikronun karaciğerden önce sistemik dolaşıma önce geçmesidir.
VİTAMİNLER:
Yağda eriyen A,D,E,K vitamileri yağ emilimi ile aynı mekanizma (miçel-şilomikron) ile emilimi gerçekleşir. Suda çözünen vitaminler sızma veya aracılığı taşıma ile emilir buradaki istisna vitamin B12 dir.B12 nin emilebilmesi için mide de salgılanan intirinsik faktöre ihtiyaç vardır. Bu proteinle birleşen B12 moleküüleri ileumun alt kısımlarından emilir. B12 eksikliğine bağlı eritroist üretimi azalır ve pernisiyöz anemi gelişir.
İnce bağırsaklardan günlük 8 litre su emilir sadece 1.5 litre su kalın bağırsağa geçer. Demir emilimi, günlük yenilen demirin %10’ kadarı emilebilmektedir. Emilen demir ferritin deposunda taşınır. Emilmeyen demir transferrinle kanda taşınır. Villusların bozulması veya hasarlanması durumunda emilen demir gerisin geriye lümene salınarak kalın bağırsağa atılır.
Enterik Sinir Sistemi: Enterik sinir sistemi, adrenerjik ve kolinerjilk nöronlar ile keza, nitrik oksit, cesitli nöropeptidler ve ATP gibi diger nörot-ransmiterleri salan nöronlar da icerir. Mide-Barsak enterik sisteminin bir özelliği kendi başına çalışan bir sinir ağına sahip olması ayrıca Merkezi Sinir Sistemine de bağlı olmasıdır.