MİTOKONDRİAL DİSFONKSİYON
Mitokondri hücre sitoplazmasında bulunan kendine has DNA sı olan çift zarlı enerji üreten organelimizdir.
Güneş Dünya için neyse Mitokondri vücut için odur. Mitokondri yediklerimizden gelen Hidrojen ile soluduğumuz oksijeni kullanarak enerji için kullanılan molekül olan ATP min sentezlendiği hayati bir organdır.
Mitokondri işlevsel ve enerji gerek hücrelerden yüzlerce bulunabilir; örneğin karaciğerde bir hücre 2000 den fazla mitokondri vardır. Kalp hücresi yarısını mitokondri ile donatmıştır.
Mitokondriler enerji ürertirken bu işlem sırasında serbest radikaller oluşur. %2 oranında oksijenden zararlı bu serbest radikaller oluşur.
Enerji üretimi için mitokondri şart olmamakla birlikte; örneğin alyuvarda mitokondri yoktur, mitokondri de üretilen enerji şaşılacak düzeyde büyüktür. Örneği Güneş de oluşan atom bombalarından çıkan enerjinin güneş yüzeyine oranı mitokondri de oluşan enerjinin yüzey alanına oranından daha düşüktür. Evet yanlış okumadınız mitokondri güneşten daha güçlüdür. Ortalama 70 kiloluk bir insan günde 70-80 kg mitokondri sentezler. Saniye de inanılmaz bir üretim ve tüketim olur. Bu ATP depolanamadığı için kullanılmalıdır. Eğer ki besin girişi çok olur ve üretilen atp depolanamayacak kadar çok olur bu durumda serbest radikal yükü belirgin artar ve hücre fizyolojisi bozulur doku bütünlüğü dağılır. Yeterince çalışamayan bu mitokondriler vücut tarafından azaltılır ki bu durum mitofajidir. Süreç bir kısır döngüye girer, sistemde enerji yetersizlikleri ve mitokondrila disfonksiyon oluşur.
Mİtokondrial disfonksiyon genetik hastalıklar ve enfeksiyon hastalıkları dışında kalan hastalıkların ortak kök nedenidir.
Mitokondri çift zarlı yapıdadır. Hücrede sitoplazmada yediğimiz karbonhidrat, lipitler ortak ara ürün Asetik CoA ya dönüşür. Bu süreye kadar sadece 1 glukoz molekülünden net 2 ATP üretilir. Daha sonra Citrat oluşumu ile birlikte mitokondri iç zarından SitrikAsit döngüsü yani Krebs siklusu oluşur. Bu döngüde karbon sayılarında değişiklik ve hidrojenin elden ele dolaştırıılıdr. Nihayetinde yaşam için çok değerli bir molekül olan NAD, FAD gibi H dönerlerine aktarılır. Güneş enerjisi ile çalışan bedenimiz güneşten gelen fotonlardaki elektron enerjisini bu hayati organlarda H şeklinde saklar ve bunu asıl enerjinin üretildiği Elektron Transfer Zincirine taşırlar.
Elektron trasferì zincirinde 5 kompleks görev alır. Nihayetinde ATP üretimi ve su molekülü oluşacaktır.
B2 vitaminden sentezlenen FADH, ve B3 Niasin varlığı ile oluşan NADH, kompleks 1 ve 2 yi oluşturur. Koenzim Q kompleks 3 ü oluşturur.
Bu elektron aktarımı sırasında oluşturulan ATP min yanında bahsettiğimiz gibi serbest radikaller de oluşturulur. Bunların detoksifiye edilmesi için, E vit, C vit, SAlfaLipoik Asit ve NAD görev yapacaktır.
NAD/NADH oranı bizim gençliğimizin bir göstergesidir. Normalde sitoplazmada 800, mitokondride 7 kat NAD daha fazla olmalıdır. Anti aging girişimlerde bu mekanizma çok önemli bir noktadadır
Mitokondri zarı %40 fosfotidilkolin, %28 Fostatidil etonadlamin, kardiyolipin, inozitol ve omega 3 yağ asitlerinden oluşur.
Mitokondri sadece enerji üretim tesisi değil aynı zamanda hücre çekirdeği kontrolünden de sorumludur, bağışıklık ve mikrobiyata dengesinde görevleri vardır. Lipit, östrojen sentezinde de görevlidir.
Bağırsak mikrobiyatası bozuksa barsak epitelinde inflamatuar kasket aktive olur ve sitokin artışı ile hücre zarı hasarına giden bir dizi reaksiyon gerçekleşir. Mikrobiyata disfonksiyonu mitokondri disfonksiyonuna neden olur.
Mitokondrilerimizi artırmak ve sağlıklı olmalarını sağlamak için;
1- Antioksidan sebze meyve ve yağları tüketmeliyiz. Balık tüketimi, baklagil ve kuruyemiş tüketimi olmalı
2- Aerobik ve zorlayıcı aneorobik egzersizler yaparak mitokondribiyogenezi uyarmalıyız. Sağlıksız mitokondrinin apoptozise gitmesi yenilerinin üretilmesi için egzersiz şarttır.
3- Stress yönetimini öğrenmeliyiz. Meditasyon ,Yoga, Bilinçli farkındalık çalışmaları, Doğa yürüyüşleri ve bitkisel takviyeler alınabilir.
4- Disbiyois düzeltilmelidir. SIBO, Mide asit yetersizliği, Geçirgen bağırsak, Reflü, İrritable ve inflamtuar barsak hastalıkları tespit edilmeli ve tedavi edilmeli. Mikrobiyata desteklenmeli
5- Toksik yüklenme, vitamin mineral dengesi araştırılmalı.
6- Kişiye, mizaca ve karakterine uygun detoks kürleri belirlenmeli. Bu amaçla OZON terapi, akupunktur, biorezonans, hacamat, nöralterapi, fitoterapi, şelasyon tedavisi uygulanmalı
7-Biyortim ve sirkadiyen ritme uyacak yeterli uyku ve uyku hijyeni sağlanmalı.
8-Uzamış açlık ve aralıklı oruç uygulanmalı
9-Düşük glisemik ve karbonhidrat ağırlıklı beslenmeye geçilmeli.
10- Gerektiğinde yüksek doz vitaminler parenteral olarak verilmeli.
Hangi besin desteklerini kullanalım.
1- PQQ 20-30 mg prokinolinkinon
2- Asetil. L KArnitin 2000mg
3- Karnozin 200- 300 mg
4- Taurin 1600-2000 mg
5-Kreatin 5000 mg
6-Slimarin 500-750
7- Resveratrol,
8- Koenzim Q 100-200 mg
9-Magnezyum 400 mg
10- NAC 1200-1800mg
11- Glutatyon,
12- C vitamini
13- Bgrubu vitaminleri
14 - selenyum, çinko bakır, D vit, E vit, Melatonin, Kollejen, Glutamin,
Sulfarafon, Aswaganda…